Ekonominin
parazit bir sınıf tarafından ele geçirilmesini haklı çıkartmak
için kuvvetli bir mit kullanılıyor.
Bu
olguya Romnesia diyebiliriz: Zengin sınıfın zengin olma sürecinin
içeriğini unutması. Aldıkları eğitimi, mirası, aile
ilişkilerini, çevrelerini, dolaylı tanıdıklarını ve emekleri
ile onları zenginleştiren iş gücünü unutmaları. Devlet
aygıtının sağladığı alt yapı, güvenlik, eğitilmiş iş
gücü, verdiği ihale, sübvansiyon ve destekleri unutmaları.
Her
politik sistemin varlığını haklı çıkartan bir mite ihtiyacı
vardır. Sovyetler Birliği'nin altı saatte 100 ton kömür
çıkartmasıyla ünlü madencisi Alexey Stakhanov'u vardı. ABD'de
ise, Horatio Alger'in sıfırdan zirveye hikayelerinin (1) kahramanı
Richard Hunter vardı.
Her
iki hikaye de bir nebze gerçek içeriyordu. Stakhanov inandığı
dava için çok çalışıyordu, bununla birlikte söylenen üretim
miktarı büyük ihtimalle gerçek değildi.(2).
Alger romanlarını yazdığında, ABD'de fakir olan bazı insanlar
gerçekten çok zengin olmuştu. Bir sistem ideallerinden (Sovyetler
Birliği örneğinde üretim, ABD'de ise fırsat eşitliği)
uzaklaştığı oranda kendini haklı çıkartan miti daha çok
dillendirmeye başlar.
Gelişmiş
ülkeler, bireyler arası dengesizliğin artmasına ve sosyal
hareketliliğin azalmasına boyun eğdikçe, “kendini yaratan
birey” miti de o oranda güçlenir. Bu mit, tam zıttını haklı
çıkartmak için kullanılır: miras kalmış ekonomik gücü diğer
insanların zenginliğini derdest etmek için kullanan, rant peşinde
yenilmez güçlü bir sınıfı.
Romnesia'nın
en basit örneği Avustralya'lı maden sanayicisi Gina Rinehart'tır
diyebiliriz. Rinehart, “Milyonerlik kimsenin tekelinde değil,”.
“Zenginleri kıskanıyorsanız, oturduğunuz yerden şikayet etmek
yerine; daha fazla para kazanmak için bir şeyler yapın - daha az
içki, sigara için, arkadaşlarınızla daha az görüşüp
çalışmaya daha çok zaman ayırın ... Köklerimizi unutmayın, ve
kendi başarınızı kendiniz yaratın.” diyor.(3)
Oysa
Rinehart köklerini kendi unutuyor. Milyoner (Rinehart'ın durumunda
milyarder) olmak isteyenlere öğüt verirken, babadan kalan demir
madeni, servet ve muazzam mülk artışının yararlı olacağını
eklemeyi unutuyor. Tüm hayatı boyunca yattığı yerden dart oynasa
bile gene de olağanüstü zengin biri olacaktı.
Zengin
listeleri servetlerini, yenilikçilik veya üretimden çok, miras
veya rant gelirleriyle edinmiş insanlarla dolu. Bu listeler,
spekülatör, mülk zenginleri, IT tekelleri, tefeciler, banka
yöneticileri, petrol şeyhleri, maden sanayicileri, oligarklar ve
ürettikleri değerden çok daha fazlası ödenen genel müdürler
kataloğu gibi.
Kısaca,
yağmacılar. Maden baronlarının en zenginleri, devletin doğal
kaynakları üç kuruşa sattığı kişiler. Rus, Meksikalı ve
İngiliz oligarklar kamu mallarını özelleştirme yoluyla değerinin
çok altında ele geçiren, ve herbiri artık Deli Dumrul Köprüsü
işleten insanlar.(4).
Bankacılar ise müşterilerini ve vergi veren vatandaşları akıl
almaz araçlarla soyup soğana çeviriyor. Bununla birlikte, rantiye
ekonomiyi ele geçirdikçe, karşı tarafın da hikayesi anlatılmak
zorunda.
Richar
Hunter edebiyatı yapmayan Cumhuriyetçi yok gibidir ve bu anlatılan,
sıfırdan zirveye geyiklerinin hemen hemen tümü martaval
çıkmıştır. “Ann ve ben sahip olduğumuz her şeyi, eski
usüllerle kazandık” diyor Mitt Romney(5).
Eski usül derken korsan Karasakal'ın usülünden bahsediyor her
halde. Rolling Stone dergisinde yayınlanan dumanı tüten iki yazı,
yaşama şansı olan firmaların, değer ve iş imkanlarının (6)
yok edildiği, devlet destekli alım operasyonunu ve Romney'in siyasi
kariyerini (7)
kurtaran, ağır maliyetli federal kurtarma planını belgeliyor.
Ekonomik
parazitlik Romney'de vücut buluyor. Finans sektörü, kendini
zenginleştirmek için diğer insanları zayıf düşüren, iş
imkanlarını yok eden, yuva yıkan, hayat söndüren bir makineye
dönüştü. Finans sektörü politika üzerindeki pençesini
sıktıkça, vekilleri tam aksi hikayeyi anlatmak zorunda kalıyor:
Cesur girişimcilerin taşı sıkıp suyunu çıkartarak servet
edinmelerinden, yaşamsever atılımlardan, yenilikçilik ve
yatırımcılıktan dem vuruyorlar.
Hikayenin
bir de satır arası var. “Bunu herkes yapabilir - ben hiç yardım
almadan yaptım” bununla asıl söylenmek istenen “ vergi vererek
diğer insanlara yardım etmek istemiyorum, diğer insanlar da benim
yaptığım gibi kendilerine yardım etsinler”. Babalarından demir
madeni kalmış olsa bile bu böyle.
Gina
Rinehart fukaraya kendini taklit etmesini öğütlediği makalesinde,
asgari ücretin düşürülmesini de öneriyor. Milyoner olabilecek
birinin hakça ücretlendirmeye neden ihtiyacı olsun ki?
2010
Yılında, ABD'nin en zengin %1'i ABD'nin 2010 yılı gelirinin
%93'ünü ele geçirdi(8).
Aynı yıl kurumsal genel müdürler, ortalama olarak, orta gelirli
bir işçinin 243 katını (aynı oran 1965 yılında 10 kat daha
düşüktü, yani 24:1) kazandı (9,10). Gelir dağılımı
eşitsizliğini ölçen Gini katsayısı, 1970 ve 2010 yılları
arasında astronomik bir yükseliş yaşayarak 0,35'ten 0,44 değerine
ulaştı(11).
Sosyal
hareketliliğe gelince, OECD tarafından yapılan zengin ülkeler
listesinde, bir bireyin gelirinin babasının gelirine yakın olma
ihtimali en yüksek olan üç ülke sırasıyla, İngiltere, İtalya
ve ABD olarak ortaya çıkmakta(12).
Bu ülkelerden birinde, fakir doğarsanız fakir, zengin doğarsanız
zengin kalma ihtimaliniz daha yüksek. Bu üç ülkenin kendini eşsiz
fırsatlar ülkesi olarak tanıtması da tesadüf olmasa gerek.
Eşit
fırsat, kendini gerçekleştirme, destansı bireycilik: yokedici
kapitalizmin yaşamı için gereksinim duyduğu mitler olarak ortaya
çıkıyor. Romnesia ultra zenginlere, diğer insanların
servetlerine yaptıkları katkıyı inkar etmelerine ve kendilerinden
daha az şanslı olanlara yardımı reddetmelerine olanak sağlıyor.
Bir yüzyıl önce parazit olarak değerlendirilen girişimciler
rantiye sınıfının ünvan, tarz ve tutumunu benimsemişti. Bugün
ise parazitler girişimci olduklarını iddia ediyor.
Referanslar:
1.
The Ragged Dick serisi.
4.
Mike Lofgren uses this term in this fascinating
article:http://www.theamericanconservative.com/articles/revolt-of-the-rich/
8.
Emmanuel Saez, 2nd March 2012. Striking it Richer: the Evolution of
Top Incomes in the United States (Updated with 2009 and 2010
estimates).http://elsa.berkeley.edu/~saez/saez-UStopincomes-2010.pdf
9.
Joseph Stiglitz, 2012. The Price of Inequality. Allen Lane, London.
10.
Lawrence Mishel, Jared Bernstein and Heidi Shierholz. The State of
Working America 2008/2009. Economic Policy Institute, cited by Joseph
Stiglitz, as above.
12.
OECD, 2010. Economic Policy Reforms: Going for Growth. Chapter 5,
Figure
5.1.http://www.oecd.org/tax/publicfinanceandfiscalpolicy/45002641.pdf